"Rus Devrimi'nin üzerinden geçen beş yılın ardından, Rus ve yabancı yoldaşlar olarak hepimiz için en önemli şeyin oturup çalışmak olduğunu düşünüyorum... Çatışmadan, savaştan uzak kaldığımız her an çalışmalıyız ve sıfırdan çalışmalıyız. " Lenin
Marksizm ya enternasyonalizme dayanır ya da hiçbir şeydir. Bu yaklaşımın duygusallıkla hiçbir ilgisi yoktur, aksine kapitalizmin uluslararası karakterinden kaynaklanır.
Kapitalizm bir dünya pazarı, dünya çapında bir işbölümü ve işçi sınıfı yaratmıştır. Kapitalist sistem, sanayiyi geliştirerek feodalizmin dar sınırlarını yıktı; ulus devleti ve dünya ekonomisini yarattı. Dünya kapitalizmini en yüksek seviyesine, yani gezegenin bir avuç dev tekel tarafından yönetildiği emperyalizme ulaştıran bu varlıklar, karşıtlarına dönüşerek gelecekteki gelişme ve ilerlemenin önündeki belirleyici engeller haline geldi. Birinci Dünya Savaşı, ulus devletin ve özel mülkiyetin üretici güçler üzerindeki bu boğucu hakimiyetinin doğrudan bir ürünüydü. Sadece dünya kapitalizminin yıkılması bu çelişkiye son verebilir ve bu prangaları ortadan kaldırabilirdi.
Dünya ölçeğinde kapitalizm, dünya sosyalizminin ve sınıfsız toplumun gelişmesi için sanayi ve teknik açısından maddi temeli atmıştı. Dünya devrimi ve enternasyonal sosyalizm, Marx ve Engels'in öğretilerinin temeliydi ve Lenin, Troçki ve Bolşevikler tarafından tam olarak anlaşılmıştı.
Marx bu sağlam ilkeler üzerine 1860'larda Birinci Enternasyonal'i örgütlemişti. Marx, Enternasyonal'in tüzüğünde "İşçilerin kurtuluşu yerel ya da ulusal değil, uluslararası bir sorundur" diye yazmıştı. Birinci Enternasyonal büyük bir başlangıç yapmış olsa da, Paris Komünü'nün (1871) çöküşü, anarşistlerin entrikaları ve o dönemdeki ekonomik yükseliş, Marx ve Engels'in Birinci Enternasyonal'in merkezini New York'a taşımalarına ve daha sonra 1876'da örgütü geçici olarak feshetmelerine neden oldu.
Lenin, "Birinci Enternasyonal (1864-72), sermayeye karşı devrimci bir saldırının hazırlanması için işçilerin uluslararası örgütlenmesinin temelini attı" diyordu. 1889'da, artık Almanya, Fransa, İtalya ve diğer ülkelerdeki proletaryanın kitlesel örgütlerini kucaklayan İkinci Enternasyonal doğdu. Ne yazık ki, Enternasyonal'in olağanüstü büyümesi, kapitalizmin organik yükselişi çerçevesinde gerçekleşti ve bu yükseliş önde gelen katmanlarını etkileyerek enternasyonelin saflarına oportünist akımları soktu. "İkinci Enternasyonal (1889 - 1914)" diye devam ediyordu Lenin, "proleter hareketin uluslararası örgütüydü, büyümesi yoğun olmaktan onun yerine kapsamlı oldu ve bu nedenle oportünist eğilimlerin geçici olarak artmasına neden oldu, bu da sonunda bu Enternasyonal'in utanç verici çöküşüne yol açtı..." Birinci Dünya Savaşı, her ulusal seksiyonun liderlerinin enternasyonalizmi terk edip kendi kapitalist sınıflarının yanında yer almasıyla Enternasyonal'in çöküşüne tanık oldu. İkinci Enternasyonal, Rosa Luxemburg'un sözleriyle, "kokuşmuş bir ceset" haline geldi.
Lenin 1914'ten itibaren davaya ihanet eden liderlere, kendi deyimiyle sosyal-şovenistlere karşı açık bir mücadele yürüttü. Bir avuç enternasyonalistle birlikte, uluslararası (enternasyonal) sosyalizmin temiz bayrağını korumak ve yeni bir işçi sınıfı Enternasyonaline zemin hazırlamak için mücadele etti. Lenin için enternasyonal özünde program, politika ve yöntemdi. Dünya savaşı koşullarında enternasyonalistler - Lenin, Troçki, Rosa Luxemburg, John MacLean, James Connolly ve diğerleri - işçi sınıfından yalıtılmış küçük gruplara indirgenmişlerdi. Lenin 1915'teki Zimmerwald konferansında, dünyadaki tüm enternasyonalistlerin dört at arabasına sığabileceği şakasını yapmıştı. Ancak olaylar tüm bunları değiştirecekti. İki yıl içinde emperyalizm Çarlık Rusya'daki "en zayıf halkasından" kopacaktı.
Tarih düz bir çizgide değil, eşitsiz ve birleşik gelişimin diyalektik yasalarına göre ilerler. Daha az gelişmiş bir ülke, daha gelişmiş olanın maddi ve entelektüel kazanımlarını kopyalayarak değil, çelişkili bir şekilde özümser. Rusya'da olduğu gibi, en ileri tekniklerin kapitalizm öncesi topluma aşılanması, tarihsel süreçte farklı aşamaların garip bir kombinasyonuna yol açmış ve eşitsiz ve birleşik bir karakter kazanmıştır. Burjuva-demokratik devrimin misyonu artık sadece işçi sınıfının iktidara gelmesiyle çözülebilirdi.
1917'de Şubat Devrimi Çarlığı devirdi. Rusya'nın geri kalmışlığına rağmen, yabancı sermaye sınırları içinde modern sanayiler ve beraberinde devrimci fikirlere açık bakir bir işçi sınıfı kurmuştu. Şubat Devrimi, 1905'te olduğu gibi, Ekim'deki başarılı ikinci devrime kadar "ikili iktidar" oluşturan Sovyetlerin ya da diger bir deyisle işçi konseylerinin kurulmasına tanık oldu. Bundan önceki dokuz ay içinde, Lenin'in önderliğinde Bolşevikler işçi sınıfının ve yoksul köylülerin çoğunluğunu kendi saflarına çekerek "Tüm İktidar Sovyetlere!" sloganı altında iktidarı almayı başardılar.
En başından beri, devrimci siyasete ilk dahil olduğu andan itibaren, Lenin enternasyonalist bir çizgiye sadık kaldı. Rus Devrimi'nin kaderini, burjuva-demokratik biçimiyle bile, Avrupa sosyalist devrimine bağladı. Özüne kadar enternasyonalist olan Lenin'in devrimci parti içinde milliyetçiliğe ayıracak zamanı yoktu. Daha Ekim Devrimi'nden önce, Mart ayındaki Parti konferansında Lenin, partinin Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi olan adının Komünist Parti olarak değiştirilmesini önermişti. "Sosyal demokrat ismi doğru değil. Baştan aşağı çürümüş olan eski bir isme takılıp kalmayın" demişti.
Stalinistlerin daha sonraki çarpıtmalarına rağmen, Bolşevik liderler Marksizmle hiçbir ortak yanı olmayan "Tek Ülkede Sosyalizm" perspektifine sahip değillerdi; Rus Devrimini dünya devriminin başlangıcı olarak görüyorlardı. Eğer devrim izole edilirse ezilecekti. Sosyalizmin maddi temeli, bırakın geri kalmış Rusya'yı, tek bir ülkede bile mevcut değildi. Lenin'in defalarca açıkladığı gibi, Rus Devrimini yalnızca dünya devrimi kurtarabilirdi.
Devrimden dört ay sonra, 7 Mart 1918'de Lenin, "Her halükarda, akla gelebilecek tüm koşullar altında, Alman Devrimi gerçekleşmezse mahvoluruz" açıklamasını yaptı. Birkaç hafta sonra: "Geri kalmışlığımız bizi ön cepheye yerleştirdi ve diğer ülkelerde ayaklanan işçilerden güçlü bir destek alana kadar dayanamazsak yok olacağız." Bir sonraki ay, Nisan'da, "Zafere ancak diğer ülkelerin, tüm dünyanın işçileriyle birlikte ulaşacağız..." der. Mayıs ayında Lenin tekrar şöyle der: "İşçi sınıfları uluslararası ölçekte bir devrim gerçekleştirene kadar beklemek, herkesin havada asılı kalacağı anlamına gelir... Bir ülkede parlak bir başarıyla başlayabilir ve sonra acı dolu dönemlerden geçebilir, çünkü nihai zafer ancak dünya ölçeğinde ve ancak tüm ülkelerin işçilerinin ortak çabalarıyla mümkündür." Bu görüşler Lenin'in ölümüne kadar düzenli olarak ifade edildi. Stalin ancak o yılın sonbaharında, 1924'te, partide ve devlette egemen hale gelen muhafazakar bürokrasinin çıkarlarını yansıtan anti-Marksist "Tek Ülkede Sosyalizm" fikrini ortaya attı.
Aslında Lenin'in enternasyonalizmi öylesine büyüktü ki, Almanya'da başarılı bir devrim için Rus Devrimini feda etmeye bile hazırdı. O sözde değil, eylemde enternasyonalistti. Stalinist "Rusya'da sosyalizmi inşa etme" fikri ne onun ne de bir başkasının aklından geçmiştir!
Devrim, dünya devriminin her uluslararası yenilgisi ve gerilemesiyle birlikte "acı dolu dönemlerden" geçti. Kasım 1918'de devrim Alman ve Avusturya-Macaristan monarşilerini devirmeyi başarmış ve İmparatorluk çöktü. Ne yazık ki devrime önderlik edecek bir Bolşevik Parti yoktu ve devrim yenildi. Ocak 1919'da Luxemburg ve Liebknecht karşı-devrim tarafından öldürüldü. Kısa ömürlü Macar devrimi de devrildi. Lenin, "Avrupa'nın en büyük talihsizliği ve tehlikesi devrimci bir partiye sahip olmamasıdır" diyordu.
Lenin diğer ülkelerdeki devrimlerin ilk başta düşünüldüğünden çok daha zor gerçekleşeceğini fark etmişti. Kitlesel devrimci partiler inşa edilmeli ve liderler eğitilip yetiştirilmeliydi. Ancak o zaman başarı umudu doğabilirdi. Yeni bir Üçüncü Enternasyonal kurulmalıydı, özellikle de İkinci Enternasyonal'in eski cesedini diriltme girişimleri sürerken. Ocak 1919'da Lenin Avrupa ve Amerika'daki işçilere bir açık mektup göndererek onları Üçüncü Enternasyonal'i kurmaya çağırdı. Birkaç ay içinde Moskova'da 35 delege ve 15 ziyaretçinin katıldığı bir kuruluş kongresi düzenlendi. Katılımın görece az olmasının başlıca nedeni emperyalist abluka ve Moskova'ya ulaşmadaki aşırı zorluklardı. Yine de, Troçki tarafından kaleme alınan Manifesto şu sonuca varıyordu: "İşçi Sovyetlerinin, iktidar için devrimci mücadelenin ve proletarya diktatörlüğünün bayrağı altında, Üçüncü Enternasyonal'in bayrağı altında, tüm ülkelerin işçileri birleşin!" Üçüncü (Komünist) Enternasyonal, Sosyalist Devrimin yeni Dünya Partisi oldu.
"Üçüncü Enternasyonal", diyordu Lenin Kongre'de, "İkinci Enternasyonal'in işini devraldı, onun oportünist, sosyal-şoven, burjuva ve küçük burjuva saçmalıklarını kesti ve proletarya diktatörlüğünü hayata geçirmeye başladı.
"Dünyanın en büyük devrimine, proletaryanın sermayeyi devirme hareketine önderlik eden partilerin uluslararası (enternasyonal) birliği, şimdi en sağlam zemine, yani proletarya diktatörlüğünün kapitalizm üzerindeki zaferini uluslararası ölçekte hayata geçiren birkaç Sovyet cumhuriyetine dayanmaktadır."
"Uluslararası (Enternasyonal) Dünya Devrimi yakındır" diye yazıyordu Lenin, "ancak devrimler asla sipariş üzerine yapılmaz. Emperyalistler tüm dünyayı ateşe verecek ve Devrimi bastırmaya cüret ederlerse kendilerinin de yok olacağı bir yangın başlatacaklardır."
Sovyet Rusya, dünya devriminin, onu yok etmeye kararlı düşman emperyalist güçler tarafından "kuşatılmış bir kalesini" oluşturuyordu. Devrimin askeri savunması her şeyden önemliydi. Troçki'ye, Beyazları ve yabancı emperyalist müdahale ordularını yenebilecek kitlesel bir Kızıl Ordu kurma sorumluluğu verildi. Sovyet toplumunun tamamı bir savaş zeminine oturtuldu. Bu dönem "Savaş Komünizmi" dönemiydi.
Zor şartlar altında, genç işçi devleti pamuk ipliğine bağlı olarak ayakta kalmayı başardı. İşçiler, uluslararası (enternasyonal) dayanışmanın bir göstergesi olarak Ekim Devrimi'ne destek vermek için bir araya geldi. Sonunda emperyalistler yenildiler ve geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu ordular Rus topraklarında yenilgiye uğratıldıktan sonra, Sovyet devleti Beyaz ordunun kalıntılarını hızla temizledi. Ancak emperyalist müdahaleyi maglup etmenin bedeli çok ağır oldu. Devrimin kaderi birçok konuda suruncemede kaldı.
Dünya savaşı, iç savaş ve dış müdahalenin Rusya içinde yarattığı korkunç kaos göz önüne alındığında, sosyalist devrimi yaymanın önemi kritikti. Emperyalist güçlerin uzaklaştırılmasının ardından Sovyet rejimi hızla rota değiştirdi ve hırpalanmış ekonomiyi canlandırmak için Yeni Ekonomik Politika'yı uygulamaya koydu.
Avrupa'da devrimci dalganın çökmesinin ardından belli bir denge ortaya çıktı. Troçki, "1919'da kendimize bunun aylar meselesi olduğunu söylemiştik, ama şimdi bunun belki de birkaç yıl meselesi olduğunu söylüyoruz" diye açıkladı. Bolşevikler bu sureyi rejimi güçlendirmek ve dünya devriminin güçlerini daha iyi hazırlamak için kullandılar. Üçüncü Enternasyonal'in kurulmasıyla birlikte, saflarında hatiri sayilir aşırı sol eğilimler gelişti. Bunlara esas olarak Lenin ve Troçki tarafından 1920'de Komintern'in İkinci Kongresi'nde yanıt verildi; bu Kongre, Birinci Kongre'den farklı olarak büyük Komünist Partiler ve örgütlerden oluşuyordu. Lenin ünlü eseri "Sol Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı "nı bu dönemde yazdı. Bu aşırı sol eğilimler, 1921'de Almanya'da yeni Almanya Komünist Partisi'nin erken bir ayaklanmayı provoke etmeye çalıştığı sözde Mart Eylemi ile zirveye ulaştı. Bu olay Almanya Komünist Partisi için büyük bir yenilgiyle sonuçlandı ve batıda başarılı bir devrim olasılığını tehlikeye attı.
Mart Eylemi'nin sonuçları Komintern'in Üçüncü Kongresi'nde tartışıldı ve Lenin tarafından tamamen kınandı. Lenin, Troçki ile birlikte "sağ" kanatta görülüyordu. “[Kongre’ye] Mücadeleye hazırlanın. Düşman güçlüdür çünkü yüzyıllardır hüküm sürmektedir ve bu nedenle gücünün bilincindedir ve onu korumak için telaşlıdır. Düşman bir iç savaşta nasıl savaşacağını bilir. Üçüncü Komünist Enternasyonal Kongresi, tüm Komünist Partileri; egemen ve mülk sahibi sınıfların iyi düşünülmüş bir stratejiye sahip olması, işçi sınıfının ise yeni yeni bir strateji geliştirmeye başlaması nedeniyle proleter iktidar mücadelesinin tehlike altina girdigi konusunda uyarır. Almanya'daki Mart olayları, proleter kitleler harekete geçmeden önce işçi sınıfı saflarının, proletaryanın komünist öncüsünün düşmanla savaşmaya zorlanmasının ne kadar tehlikeli olduğunu göstermiştir" demiştir.
Üçüncü Kongre, Birleşik Cephe taktiğini ve kitle örgütlerinde sabırlı bir çalışmayla kitleleri sosyalist devrim safına kazanma ihtiyacını geliştirmeye devam etti. Kongre tezlerinde "Her fabrika devrimin kalesi haline gelmelidir" deniyordu.
Stalinist dönemden farklı olarak, bu dönemde genç Komünist Partiler, doğru Bolşevik rotayı takip etmeleri için güçlü argümanlar oluşturmaları yonunde eğitilmişlerdi. Ruslar, siyasi deneyimleri nedeniyle Enternasyonal içinde kesinlikle ahlaki bir otoriteye sahipti. Sopa sallamalarına gerek yoktu. Kongreler, derslerin çıkarıldığı ve ortak bir çizginin kolektif olarak belirlendiği sağlıklı tartışmalara sahne oldu.
Birleşik Cephe politikası, ayrı ayrı yürümek ama birlikte saldırmak, Komünist Partilerihızla inşa etmede belirgin bir başarı yakaladi, özellikle de Almanya’da. Alman partisi Sovyetler Birliği dışındaki en büyük KP'ydi. 1923 başlarında, Almanya'da Fransızların Ruhr'u işgalinden kaynaklanan devrimci bir kriz olgunlaşmaya başladı. Enflasyon yükselişe geçti ve hiperenflasyon seviyelerine ulaştı. Yaşam standartları dibe vurdu. Yaz boyunca devrimci kriz tüm Almanya'yı sardı ve pek çok kişi ileriye dönük bir yol sunması için KP'ye baktı.
Alman partisi Enternasyonal tarafından bir ayaklanma için planlar yapmaya teşvik edildi. Ancak parti liderliği, Ekim Devrimi arifesinde Bolşevik partide olduğu gibi kararsızlığa kapılmıştı. Ne yazık ki, hem Lenin hem de Troçki hastayken, Alman liderlere Stalin ve Zinovyev tarafından ihtiyatlı davranmaları, hatta karşı devrimin saldırısına kadar beklemeleri söylenmişti! Bununla birlikte, devrimci bir kriz sonsuza kadar süremez. Devrimin kendi yasaları vardır. Her şey dengede olduğunda, eyleme geçme zamanı birkaç haftaya, hatta birkaç güne sığdırılabilir. Olaylar tereddüt edenleri beklemeyecektir! Ne yazık ki, Alman KP liderleri tereddüt etti ve devrim fırsatı kaçırıldı. Burjuvalar kendilerini toparladı ve kriz yatıştı. Alman devriminin başarısızlığı, batıda acilen devrim bekleyen Rus kitleleri için muazzam bir darbe oldu.
Alman yenilgisi, Lenin'in Ocak 1924'teki ölümüyle birlikte, Sovyet rejimini kemiren ve giderek büyüyen bürokratik kanseri güçlendirdi. İktidarın Zinovyev, Kamenev ve Stalin'den oluşan "troyka"nın elinde toplanması ve Troçki'ye karşı yürütülen karalama kampanyası, devrimin yozlaşmasında bir dönüm noktası oluşturdu. Gerçekte, iktidar Stalin'in ve bürokratik aygıtın eline geçiyordu. Ted Grant, Komünist Enternasyonal'in dağılmasını, "belki de bilinçsizce, kendisini Sovyet kitlelerinin üzerinde yükseltmeye başlayan gerici ve muhafazakar bürokrasinin çıkarlarını yansıtan Stalin, 1924'te ilk kez ütopik ve anti-Leninist 'tek ülkede sosyalizm' teorisiyle ortaya çıktı. Bu 'teori', doğrudan devrimin Almanya'da uğradığı yenilgiden kaynaklanıyordu. Rus Devrimi'nin dayandığı ve Komünist Enternasyonal'in üzerine kurulduğu devrimci enternasyonalizm ilkelerinden uzaklaşıldığını gösteriyordu." diye açıklıyordu.
Lenin ve Troçki'nin önderliğindeki görkemli Üçüncü Enternasyonal, dünya devriminin aracıydı. Stalinizmin gelişiyle birlikte, Enternasyonal giderek Rus bürokrasisinin dış politika sözcüsü haline geldi ve Moskova’dan gelenher türlü talebe eğilip bükülmeye hazır oldu. Stalinist egemenlik altına giren Komünist Partiler, Kremlin için sadece sınır muhafızları haline geldiler. Troçki'nin 1928'de parlak bir şekilde öngördüğü gibi, 'tek ülkede sosyalizm' teorisinin benimsenmesi Komünist Partilerin reformist ve milliyetçi yozlaşmasıyla sonuçlanacaktı. Haziran 1943'te Stalin, Müttefiklere bir jest olarak Komünist Enternasyonal'i istişaresiz ve oylamasız bir şekilde feshetti. Aynı zamanda Enternasyonal, Sovyet devletinin resmi marşı olmaktan çıkarıldı ve yerine Büyük Rusya'yı öven bir şarkı konuldu.
Leninizm, Troçki'nin Sol Muhalefetinin mücadelesinde yaşamaya devam etti. Bu mücadelenin önemli bir parçası, Komünist Manifesto'nun sözleriyle özetlenen proleter enternasyonalizmi ve dünya sosyalizmi için mücadeledir: "Tüm Ülkelerin İşçileri, Birleşin!"